SİVİL TOPLUMUN YAŞAMIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

  • ali öztürkl hdr ilanı

Siyaset kurumunun her geçen gün daha da kirlendiği günümüzde Sivil Toplum Kuruluşlarının önemi arttığı gibi sivil toplumun örgütlenmesinde yeni ve yaratıcı yöntemlere ihtiyaç duyulduğu da ayrı bir gerçek.

Siyaseti yalnızca siyasetçilerin yapacağı ve yalnızca siyasi partilerin bünyesinde yapılacağı algısı giderek kırılmaya başlandı.


 

Son dönemlerde özellikle kadın ve gençlerin toplumsal olaylara duyarlılığı bu konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini gündeme getirdi.

 

Kuşkusuz bu alanın ellerinden kaydığını gören siyaset profesyonelleri de boş durmuyor.

 

Sivil Toplum Kuruluşlarını siyasi partilerin arka bahçesi ve kendi kişisel beklentilerinin bir aracı gibi gören siyaset baronları bu alanda da etkinliklerini artırmaya çalışıyorlar.

 

Kuşkusuz reel siyaset yapanların sivil toplum çalışmalarında yer almaları ve onların çalışmalarına katkı koymalarından daha doğal bir şey olamaz.


 

Ama siyasi amaçlar için kurulan ya da kurdurulan sivil toplum kuruluşları iyi niyetli, ilkeli davranan sivil aktivistlerin önünde en büyük engel haline geliyorlar.


 

Şimdiye kadar Sivil Toplum Kuruluşlarını bölücü örgüt gibi gören, her fırsatta STK yöneticilerini terörle iltisaklı göstermeye çalışan iktidar da var olan sivil toplum kuruluşlarının arasına nifak sokmaya çalışıyor.

 

Yaşamı boyunca STK’lar içerisinde görev almış, yöneticilik yapmış biri olarak bu alanda son zamanlarda yapılan samimiyetsiz girişimleri kaygıyla izliyorum.


 

Ancak sorumluluk sahibi, bulunduğu çevre ya da yaşadığı kente karşı duyarlı aydın, demokrat insanların mutlaka sivil toplum örgütlenmesi içerisinde yer almaları gerektiğine de inanıyorum.

Siyasetin bir meslek değil, yaşam biçimi olduğunu bilenler, yaşamın her alanında örgütlü mücadelenin içerisinde kendilerine yer bulabiliyorlar.

Çünkü buralarda kişisel hırs, çıkar beklentilerinden çok toplumsal çıkarlar öndedir.

Karşılıksız tek adım atmamış, sosyal ve kişisel ilişkilerinde bile beklentilerinin esiri olmuş kişilerin tüm bu yazdıklarımı anlamalarını beklemiyorum elbet.


 

Emek ve hak arama temelli örgütlenmelerin yanında mesleki birliktelik amaçlı ya da dayanışma eksenli bir araya gelen insanlardan siyasi önyargılarından bağımsız sisteme muhalif bir duruş sergilemeleri beklenir.

Sistemden beslenen güç odakları bu yüzden sivil toplum kuruluşlarını hep potansiyel tehlike olarak görmüşlerdir.


 

Öncelikle toplumun bu tür sivil örgütlenmelerini engellemeye çalışırlar. Eğer bunu başaramazlarsa da kontrol altında tutmaya ve de güçleri yeterse ele geçirmeye çalışırlar.


 

Bu çelişkiden yararlanmak isteyen kimileri de toplumda kendilerine bir statü edinmek ya da bu tür kuruluşları kullanarak bir yerlere gelmek için bazan en hızlı sivil toplumcu kesilirler.

İşte en tehlikeli olan tipler de bunlardır.

Çok şirin görünürler önce, çok yardımsever ve hatta kimileri çok yurtsever…

Bu tür kuruluşları kullanmayı heves edenler asıl kendileri kullanılmaya çok uygundurlar.

O yüzden bu tür samimiyetsiz, çıkarcı, sahte sivil toplumculara karşı çok uyanık olmak zorundayız.

Topumun farklı kesimlerinden iyi niyetli, dürüst, gerçek yurtsever insanların emeklerini ve niyetlerini istismar etmek, kendi kişisel hırs ve çıkarları uğruna kullanmak isteyen bu asalakları iyi tanımak gerekir.

Kuşkusuz bunun yolu da yine örgütlü mücadeleden geçiyor.

Her insan kendi ilgi alanında ve gücü oranında toplumsal mücadelenin bir yerinde yer alarak ülkemizin aydınlık geleceğine bir ışık yakabilir.

Aksi halde bir ayağı sermayenin içinde, bir ayağı siyasette, eli-kolu da sivil toplumun içerisinde bu fırsatçıların, hayal satıcılarının tezgahlarından kurtulamayız.

Yaşadığımız coğrafyaya karşı her birimizin ayrı ayrı sorumlulukları var.

 

Sorumluluklarımızın gereği olarak da sistemden beslenen siyaset bezirganlarına, sivil toplum tüccarlarına inat, yaşamın her alanında barıştan, sevgiden, emekten, demokrasiden yana mücadelemizi sürdürmek zorundayız.

Halkı soyan, sömüren, açlığa mahkum eden rantiyecilerden kurtulmak için siyaset elbette önemlidir.

Ama siyaset, yalnızca siyasetçilere bırakılmayacak kadar önemlidir….

 

Cumhuriyetin temel değerlerini korumak, demokratik hak ve özgürleri yeniden kazanmak için verilecek mücadelede başarı ancak sivil toplumun katkısıyla mümkündür.

 

Ülkemizin yaşadığı ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar bir yana içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan sıcak gelişmeler toplumsal duyarlılıkları ve bu dinamikleri hayata geçirecek Sivil Toplum Kuruluşlarını daha önemli hale getiriyor.

İşte bu yüzdendir ki; kimsenin ya da hiçbir kurum veya kuruluşun toplumun aydınlık yüzü Sivil toplum hareketinin gelişip güçlenmesinin önüne kendi kişisel ya da grupsal çıkarlarını dayatma lüksü ve de hakkı olamaz.

Hepimiz biliriz ki; en kötü örgüt, örgütsüzlükten iyidir.

Her sorumlu yurttaşın mutlaka sivil toplum örgütlerine destek vermesi, içinde yer alması zorunludur.

  • kutay haziran ayı