RÜŞVET ALMAK SUÇSA, RÜŞVET VEREN DE SUÇLU OLMUYOR MU?

  • ali öztürkl hdr ilanı

Ülkemizin üzerinde kara bulutların dolandığı şu günlerde yağmur gibi yağan acılar yüzünden ruhlarımız sırılsıklam oldu.

 


En son genç yaşta yitirdiğimiz Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek acıyan yüreğimize bir kama soktu gitti. Kalbi temiz insanın yüzüne yansırmış iyiliği.
Hep gülen yüzüyle her zaman halkın arasında bulunan, ülkesine hizmet için çırpınan dürüst, namuslu, adam gibi adamdı Ferdi Zeyrek.

Hakkında en küçük bir şaibe, tek bir yolsuzluk, yasal olmayan tek bir faaliyeti bulunmayan ender insanlardan birini daha sonsuzluğa uğurladık.
Her gün CHP’li bir belediyeye yapılan operasyonla uyandığımız günlerde, bu karanlığın içinde bir yıldız gibi ışıldamaya devam edecek. Bu kadar çok seveni bulunan biri için bile zaman içinde mutlaka bir asılsız suçlamayla soruşturma açılabilirdi.

Sana sahip çıkan bir partin, vefalı bir genel başkan ve bunca seveninin dualarıyla toprak seni incitmesin Ferdi Başkan, yıldızlar yoldaşın olsun.

 

Gelelim son günlerin gündeminden düşmeyen rüşvet olaylarına!

 

Rüşvet; resmi işlemlerde kayırma ve öne alma karşılığında bir ücret/bedel alma ya da verme. Etkilemek amacıyla değerli herhangi bir şeyin teklif edilmesidir.
Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesinde de şöyle yazılıdır.
“Rüşvet, alıcının davranışını etkilemek amacıyla yapılan yasa dışı veya etik olmayan bir suç faaliyetidir. Para, mallar, fiili haklar, mülk, imtiyaz, maaş, değerli nesneler olabilir.”
Bu genel tanımlamadan sonra hala soruşturmalara konu olan CHP Kurultayı ve de CHP’li belediyeler ve yöneticilerine yönelik rüşvet, yolsuzluk suçlamalarına bakacak olursak;
Rüşvetin tanımından da anlaşılacağı üzere, resmi işlemlerde ortada bir çıkar sağlama ve bunun belgelenmiş olması gerekiyor.

 


Belediyelere yönelik iddianamelerin büyük bölümü itirafçılara dayandığı gibi gizli tanık üzerinden aslı astarı olmayan suçlamalar yapılmaktadır.
İşin ilginci de soruşturma öncesi değil, çoğunluğu soruşturma başladıktan sonra gözaltına alınan ya da tutuklanan kişilerden geliyor bu itiraf ve iftiralar.


Doğal olarak da hepimizin aklına takılıyor şu sorular!


Bu gizli tanık veya itirafçılar, özgürlüklerine kavuşabilmek, tahliye olabilmek için mi bu yolu seçiyorlar. Ya da poliste ya da savcılıkta kendilerine bu yönde bazı telkinler! Tavsiyeler! mi yapılıyor?


Çünkü o kadar çelişkili ve hayatın doğal akışına aykırı beyanlar ve itiraflar var ki, kabul edilir yanları yok.
Kaldı ki savcıların görevi bu iddiaları belge ve kanıtlarla ortaya çıkarmak değil midir?
Yalnızca bir itirafçının, gizli tanığın beyanıyla, ortada somut kanıtlar yok iken, aslında hukukta bir tedbir uygulaması olan tutuklama devreye sokuluyor.


Yüzlerce insan tutuksuz yargılanabilecek iken özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor, itibarsızlaştırma ve kötü muameleye tabi tutuluyor.


Bu soruşturmaların birinde bir iş insanı belediye yetkililerine değişik zamanlarda yüklü miktarlarda elden para ödemeleri yaptığını söylüyor ve ekliyor “paraların dekontunu daha sonra verebilirim.”


Elden verilen paranın nasıl dekontu olur?
Varsa niye hemen değil de daha sonra verilmek isteniyor?


Dikkat ederseniz bu itirafçı iyi niyetli, kamu yararını gözeten bir insan olsa, bunları daha ilk baştan itiraf eder.
Ne zaman işin ucu kendisine dokunuyor ya kendi rızasıyla ya da birilerinin telkini veya zorlamasıyla birilerini rüşvet almakla suçluyor.


İşte tam bu noktada sormak gerekmez mi? Rüşvet almak suç da rüşvet vermek niye suç değil? Sizce bu işte bir gariplik yok mu?


Buna benzer o kadar çok çelişkili beyanlar, iddianamelerde öylesine anlamsız soru ve iddialar var ki, ileride her biri hukuk öğrencilerine ders olarak okutulabilir.
CHP Kurultayında rüşvet dağıtıldı iddiası ise tamamen traji-komik bir durum.
Bu konuda iktidara alan açarak partiyi zor duruma sokanlarla ilgili mutlaka ilerde kamu vicdanında yargılama olacaktır.


Ancak işin hukuksal boyutundan bakacak olursak; kurultayda taraflar bir yarışa girmişlerdir, delegeleri etkilemek için de farklı yöntemlerle onların gönlüne girmek, etkilemek isteyeceklerdir.
Burada bir resmi işlem yapılmadığı gibi bir kamu zararı da söz konusu değildir.
Aynı ilden gelen delegeler Ankara’da aynı otelde kalırlar, günlerce birlikte yemek yer, aynı mekanlarda bulunur, kimi zaman eğlenirler.


Bunlar olurken, bir il başkanı varsayalım ki arkadaşlarının bu çabalarını ödüllendirmek için bir akşam onları yemeğe götürse bunun adı rüşvet mi olacak?


Kaldı ki çoklu yarışın olduğu tüm seçimli kongrelerde geçerli olan bu tür eylemlerin, CHP Kurultayı söz konusu olunca rüşvet ve yolsuzlukla anılması akıl alacak bir durum değil.


Öte yandan Cumhurbaşkanının bir AKP kurultayında tüm delegelere 2 bin 500 kol saati dağıttığını bilmeyenimiz yoktur sanırım.

  • kutay haziran ayı