• Nevavprestij
POLİTİKA Haber Girişi : 09 Ocak 2024 15:07

CHP’li Belediyeler Kime Hizmet Ediyor?

CHP’li Belediyeler Kime Hizmet Ediyor?


BAĞIMSIZ GAZETECİLİK PLATFORMU, Yazarlarından ASLIHAN GENÇAY, CHP Belediye Başkan aday adaylarıan ilişkin önemli bir yazı kaleme aldı. Mersin, Milas, Marmaris ve menteşe gibi yerleri baz alan Gençay, usulsüzliklere dikakt çekti. Mencut başkanların usulsüzlüklerinin altını çizen Gençay, tekrar aday adayı olmalarını eleştirdi.

voyage otel

 

işt o yazının tamamı ise şöyle: 


Mersin, Marmaris, Milas, Menteşe belediye başkanları Seçer, Oktay, Tokat ve Gümüş, usulsüz kararlara imza atıyor
Hani 2024’e giriyoruz ya, yerel yönetimlerden bahsedelim biraz. Zira yerel seçim gündemi, 2024’ün ilk aylarını kasıp kavuracak. Halk için mi yoksa makam mevki, rant, kadrolaşma hesapları yapanlar için mi önemli bu seçim, söylemek zor. Halka ve bölgesine hizmet etmek isteyenler de var bu yarışın içinde, farklı hesaplarla yerel yönetimlere çöreklenmek veya kurduğu çarkı sorunsuz sürdürmek isteyenler de.

 

Geçen hafta size; bekleyin, bunları da yazacağım, demiştim. Lakin sadece iktidar partilerinden değil, ana muhalefetten de bahsedeceğiz. Mevzu inşaat ve para olunca, gözü ne orman ne su ne köy ne de halk sağlığı gören yerel yönetimler, sadece iktidar partilerine mi ait sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz.

 

Bakın geçen hafta Akbelen direnişinde hem avukat hem de aktivist olarak yer alan İsmail Hakkı Atal; CHP yönetimine yazdığı ve altı CHP’li belediye başkanını, usulsüzlüklerini anlatarak şikâyet ettiği dilekçeyi bana da iletti.

 

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz’ın “icraatları” kısaca yer alıyordu bu dilekçede. Hepsinin ortak yanı, CHP’li olmaları ve halka, doğaya zarar verirken, şirketleri ihya eden kararlar almalarıydı.

 

Bu başkanların, Atal’ın dilekçesinde geçen pek çok usulsüzlüğü, zaman zaman basında da yer buldu. Ama genellikle -CHP’li oldukları için- muhalif kanadın büyük medya organları (Halk TV, Sözcü TV, gazete ve internet siteleri vs), bu skandalları görmezden geldi. Yani neymiş, sadece iktidara muhalefet etmek, halka hizmet ve doğayı savunmak demek değilmiş, genellikle çarkın başındaki ismin değişmesiymiş.

Altı belediye başkanının usulsüzlüklerini, çevre avukatları İsmail Hakkı Atal ve Arzu Alper’in yanı sıra, uzman inşaat mühendisi Habip Yapar’la ve bu bölgelerin, isminin yayınlamasını istemeyen, yerel halkıyla konuştuk. İki bölüm hâlinde okuyacaksınız.

 

Mersin: Vahap Seçer’in nükleer sevgisi

 

*Akkuyu’da yapılan nükleer santral için insan doğal olarak muhalif belediyeden, santralin halka, hayvanlara ve doğaya vereceği zararlarla ilgili bir tepki bekler değil mi? Çok beklersiniz zira Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, nükleer santralin gizli bir âşığı gibi neredeyse. Akkuyu nükleer santralinin enerji nakil hatları için yapılan plan değişikliğini, yetkisi olmasına rağmen veto etmedi mesela.

 

İsmail Hakkı Atal; “Enerji nakil hatlarını geçiremeselerdi Akkuyu nükleer santrali süreci sekteye uğrayacaktı. Vahap Seçer, şimdiye kadar nükleer santrale karşı yapılan hiçbir muhalefete dâhil olmadı. Zaten muhalefetin belediye başkanları ya usulsüz işlemleri onaylıyor ya da hiçbir şey yapmayarak karşı tarafın işini kolaylaştırıyor.” diyerek özetliyor bu durumu ve ekiyor:

“Vahap Seçer’in yeğeni Semih Gökayaz da Adana baro başkanı. O da nükleer santrale karşı mücadelede yer almadı. Defalarca resmî başvuru yapmama rağmen, 500 TL gerekiyor, paramız yok, gerekçesiyle dava açmadı.”

 

*Seçer, aynı zamanda Mersin’deki Atatürk Parkı’nı, Mersin Limanı’nı da işleten Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. (MIP)’ye 100 milyon TL’ye sattı. Çevrecilerin, açtıkları davayı kaybetmesi sonucu şirket, parkı limana dâhil edecek. Atal, konuya dair şunları söyledi; “Vahap Seçer, parkı küresel sermayeye satmasının yanı sıra, buna karşı çıkan Mersin Çevre ve Doğa Derneği’nden makine mühendisi Sabahat Aslan’ı da belediyedeki görevinden alarak hakkında soruşturma başlattı. Basın açıklaması için kente gittiğimizde ise bizi engellemek için Mersin Gazeteciler Cemiyeti’ni kapattırdı. Mersin’i modern bir hapishane yapar artık, insanları da bu labirentin içinde dolaştırır.”

 

Milas: Muhammet Tokat, Limak’la kol kola

 

Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’ın icraatları da Vahap Seçer’den çok farklı değil.

 

*Akbelen ormanı için direniş sürerken, Muhammet Tokat beyefendi, zeytin ağaçlarının canına okuyan Limak’la zeytin hasat şenliği düzenledi mesela. Yakışır. Atal; “Muhammet Tokat bilinçli olarak ve hissettirmeden Limak’ın kamuoyu imajını düzeltiyor, onlara greenwashing yapıyor. Biz Akbelen’de direnirken bir kere geldi yanımıza. Bir de Kılıçdaroğlu, Akbelen’e gelmek zorunda kaldığında yanındaydı. Bırakın destek vermeyi, kaymakamlığın isteği üzerine nöbette kullandığımız konteyneri ve seyyar tuvaleti kaldırtmaya çalıştı.”diye anlatıyor Tokat’ın tutumunu.

 

*Muhammet Tokat ayrıca; ilçedeki 9700 dönüm Bargilya sulak alanı üzerine inşaat yapmaları için 2021’de, Ali Ağaoğlu ve Besim Tibuk ortaklığındaki şirkete ruhsat verdi. Bu alanın Ramsar Sözleşmesi’ne göre koruma altına alınması gerekirken hem de. Neyse ki çevrecilerin mücadelesiyle ruhsat iptal edildi. Atal bu süreci şöyle anlattı; “Bu bölge Ramsar Sözleşmesi’ne dâhil değil ama zamanında Tayyip Erdoğan’ın çıkarttığı bakanlar kurulu kararını iptal ettirmiştik. Danıştay; ‘Bir sulak alan, Ramsar listesinde olmasa dahi Ramsar kriterlerini karşılıyorsa tüm kamu idarelerinin, Ramsar listesindeymiş gibi bu alanı koruması gerekmektedir.’ kararı vermişti. Ama belediye başkanı, sulak alanı betonlaştırması için Ağaoğlu’na inşaat ruhsatı verdi ve cahilce bunu savundu. Sonra ruhsat iptal edildi.”

 

İşin enteresan yanı, Muhammet Tokat şu anda Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday adayı olduğunu açıkladı. Atal, Tokat’ın Muğla Belediye Başkanı olması hâlinde, Ak Parti’nin önünü açan politikalarıyla Muğla’da ne orman ne de su bırakacağı, düşüncesinde.

 

Milas Yurttaş İnisiyatifi ise konuya dair yaptığı açıklamada; ”Altyapısı ve üstyapısı kevgire dönmüş, binlerce yıllık kent geleneği ve kültürüne sahip Karya’nın başkenti koskoca Milas, son 15 yılda her anlamda kendi kaderine terk edilen bir köye dönmüş olmasına rağmen, bu şahsın büyükşehir belediye başkanlığına adaylık cüreti gösterebilmesine çok şaşkınız!” diyerek Tokat’a sert eleştiriler yöneltti. Muğla halkına Tokat’ı ve ”icraatlarını” anlatan açıklamada ayrıca; ”Ortak aklı bunca zamandır sermaye sahipleri, iktidar yancıları ve belirli çıkar gruplarıyla işlettikten, halkının sorunlarına sırt çevirdikten, zeytinliklerin, ormanlık alanların, kıyıların yağmalanmasına göz yumduktan sonra halkın ve köylülerin nezdinde itibarının sıfır olduğunu bilmesine rağmen, billboardlara fotoğraf asmasına çok şaşkınız!” ibaresi de yer aldı. Eee ne derler; söyleyene değil söyletene bakıvericen.

 

Menteşe: Bahattin Gümüş, halkı değil çimentoyu seçti

 

Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş, geçtiğimiz sene Bayır mevkiindeki 7751 dönüm ormanlık alanı ve CHP seçmeni olan 28 köyü yok edecek bir karara imza atarak çimento fabrikasına ruhsat verdi. Menteşe’nin ormanını ve CHP’nin seçmenini ise bu karara karşı mücadele eden aktivistler kurtardı.

 

İsmail Hakkı Atal bu süreci şöyle anlattı:

 

“Çimento fabrikası, önce Yunan şirketi Titan tarafından yapılıyordu fakat sonra Titan, hisselerini yerli sermayeye devretti. Bu devir, tepki çekmemek için görünürde de yapılmış olabilir. ÇED raporlarının süresi 7 yılken, bu sürenin bitmesine üç gün kala Bahattin Gümüş, inşaat ruhsatına imza attı. Eylemler yaptık, dava açtık. Davada bilirkişi raporu lehimize çıkmasına rağmen şirket son hızla inşaata devam etti ve fabrikanın yüzde kırkını tamamladı. Hâkimlerse rapora rağmen yürütmeyi durdurma kararı vermeyerek bilirkişiden bir kez daha rapor istedi. Bilirkişi yine bizim lehimize rapor verince, mahkeme önce yürütmeyi durdurma kararı aldı, sonra da davayı lehimize sonuçlandırdı. İnşaat mühürlendi ama olan ülkenin enerjisine, zamanına ve tahrip edilen yeşil alana oldu. Eğer inşaat durmasaydı 7701 dönüm orman daha yok edilecekti. CHP’nin oy deposu 28 köyü de yok edecek olan bu inşaata ruhsat veren, yine CHP’nin belediye başkanıydı.”

 

Marmaris: Mehmet Oktay, MUÇEV, Sinpaş dostluğu

 

Akdeniz denince akla, hemen onu adı gelir. Bildiniz: MUÇEV. 4 Nisan 2014’te, Muğla’ya Hizmet Vakfı ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı  ortaklığıyla kurulan MUÇEV, şimdi bir anonim şirket. İktidarın, tahsis sözleşmeleriyle kıyıları MUÇEV’e kiralamasından ise bölge halkı çok rahatsız. Fethiye, Selimiye ve Antalya kıyıları da şu anda MUÇEV’e tahsis edildi. Vaziyet neredeyse bir işgal gibi. Peki, ne yapıyor Ak Parti ve bakanlıkların gözbebeği MUCEV? Önce kiraladığı kıyılarda tesisler inşa ediyor, sonra farklı bir şirkete uygun fiyata işletmeleri devrediyor. İddialara göre aradaki pay da MUÇEV’e kalıyor.

 

*“Muhalif” belediye başkanı Mehmet Oktay’ın ne yaptığını ise iki buçuk yıldır hem Oktay’ın usulsüz kararları hem de MUÇEV’le mücadele eden çevre avukatı Arzu Alper’den dinleyelim:

 

“Karacasögüt’ü, Haziran 2023’te 1. derece arkeolojik sit alanı ilan ettirdik. Oktay ise Mart ayındaki imar durum belgesiyle sanki bu kararı bilmiyormuş gibi MUÇEV’e usulsüz ruhsat verdi. Dava açtık, henüz devam ediyor. Devletin MUÇEV’le yaptığı usulsüz kıyı tahsis sözleşmelerine karşı da dava açmış ve kazanmıştık. İhaleler iptal edilmişti. Karacasögüt’teki davayı kazanma ihtimalimiz de yüksek.”

*Hisarönü’nde ise Ramsar Sözleşmesi’ne uygun niteliğe sahip sulak alandaki 142 no’lu parsel için belediye, önce imar planı değişikliği yaptı, sonra da Tayyip Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan’ın dünürü Ayşe Sevda Peker’e ihaleyle ruhsat verdi. Gazete Duvar’dan Bahadır Özgür, konuyu geçen sene yazmıştı. Sonrasını şöyle anlatıyor Arzu Alper:

“İmar planı değişikliğine karşı dava açtık ve kazandık. Fakat sonra yine imar planı değişikliği yapıldı ve belediye buna dayanarak tekrar ruhsat verdi. Burası, doğal ve korunması gereken bir sulak alan. Aynı zamanda taşkın bölgesi ve doğa harikası bir yer. Bölgedeki ağaçların dibine Sinpaş’la birlikte beton döktüler. İnşaat devam ediyor.”

 

*Tabii Sinpaş sadece Hisarönü’ne beton dökmüyor çünkü Mehmet Oktay, milli park için de Sinpaş’a inşaat ruhsatı verdi. Sinpaş şu anda; Marmaris Koyu’na girerken hemen solda kalan ve ağaçları kesilerek kelleşen milli parka tatil köyü yapmakla meşgul.

“Yapmadıkları kanunsuzluk kalmadı. Sinpaş, milli parkı AKP’nin yeni zenginlerine hizmet eden bir tatil köyü yapsın diye bir dolu ağaç kesildi, dinamitler patlatıldı, doğal doku bozudu. Bunun için de işbirlikçi CHP ruhsat verdi.” diyor İsmail Hakkı Atal.

 

Arzu Alper de ekliyor: “Sinpaş’ın otuz yıl önce yapılmış bir inşaatı var. Güçlendirme ruhsatı olmadan yenileme ruhsatı verildi. İnsanlara mezar satıldı. Kaçak yollar açılarak milli parka tatil köyü inşaatı devam ediyor. Her yere şikâyet ettik.”

*Bitmedi: Taşhan’da ise ormanlık bölgede bulunan doğal sit alanı, Oktay’ın izniyle plan değişikliği yapılarak imara açıldı ve 3 kata kadar yapılaşmaya izin verildi.

*Son olarak da sıra belediyenin taşınmazlarına geldi. Arzu Alper; “Belediyenin deniz kıyısındaki eski yeri;  1 milyon+yüzde 3 kâr payıyla, çok ucuz bir fiyata, 29 yıllığına bir şirkete verildi. Orayı da beton yığınına çevirecekler. İptal davası açmak için hazırlıklara başladık.” diye anlattı gelişmeleri.

 

Marmaris’te çete mi var?

 

Gördüğünüz gibi Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, saydığımız CHP’li belediye başkanları arasında, beton ve para aşkını en dorukta yaşayan isim.

Şimdi gelelim işin ilginç yanına: Marmaris Belediyesi’nde Oktay’dan çok CHP İzmir milletvekili Tuncay Özkan’ın sözünün geçtiği, hatta Tuncay Özkan, Engin Özkoç ve Kahramanmaraş milletvekili Ali Öztunç’un, adeta bir “üçlü çete” gibi çalışarak Marmaris’le ilgili verilen tüm usulsüz kararlarda rol oynadığı, Marmaris halkı tarafından artık yüksek sesle dile getirilen dikkate değer bir şaibe.

 

Diğer şaibe ise Marmaris Mimarlar Odası temsilcisi Ahmet İnoğlu’nun, aynı zamanda MUÇEV’in şantiye şefi olması. Ülkenin her yerinde çevre için mücadele veren mimar odaları, belki de bu yüzden Marmaris’te gayet sessiz ve soluksuz. Ayrıca İnoğlu’nun, Mehmet Oktay’ın belediye meclisi üyeliği için aday olması da buna eklenince, Marmaris halkı tabloyu, “kurulu düzeni daha rahat devam ettirmek için bir çete faaliyeti” olarak değerlendiriyor hâliyle. Sayın CHP duyuyor musunuz?

 

Evet, kısaca Marmaris’te kimin eli kimin cebinde, kim iktidar, kim muhalif, kim nereden nemalanıyor, çıkar sağlıyor belli değil ya da aslında gayet belli!