Bayramlar Eskisi Gibi Değil… Ama Hâlâ Umut Var

  • ali öztürkl hdr ilanı

Köyde bayramın ne demek olduğunu en çok çocuk olan bilir.

Geceden yıkanıp temiz çoraplarla yastığa baş koyan,

Bayramlıklarını başucuna dizip heyecandan uyuyamayan çocuk…

İşte bayram, onun kalbinde büyür.

 

Biz sekiz kardeştik.

O küçücük evin içine sığan büyük bir neşeydik.

Ayakkabılar eski de olsa parlatılır,

Gömleklerin yakası yamalı da olsa itinayla ütülenirdi.

Ve biz o sabahlara, her şeyimiz tam sanarak uyanırdık.

 

Sonra bir gün…

Bayram sabahlarının sesi değişti.

Babamız gitti.

Hem de biz daha tam büyüyemeden,

O ise yaşaması gerekenleri tamamlayamadan.

 

O, sekiz çocuğunun da ilk sığınağıydı.

Ne büyük laflar ederdi, ne de büyük bir serveti vardı.

Ama yokluğunda anladık ki:

Bir insan yalnızca çalıştığıyla değil, duruşuyla da evin direği olurmuş.

 

Şimdi hâlâ her bayram,

O eski çaydanlığın sesiyle değil, onun suskunluğuyla uyanıyoruz.

 

Ve sonra içimizde biriken o sessiz cümleler geliyor aklımıza:

Söyleyemediğimiz ne çok söz kalmış meğer…

Bir teşekkür, bir özür, bir sarılma.

Sevgiye, kabule dair; çocuk kalbimizin zamanında anlayamadığı nice şey…

 

Kimi zaman yaramazlığımızla kırdık onu,

Kimi zaman suskunluğumuzla uzak düştük.

Şimdi, yıllar sonra anlıyoruz ki onun sevgisi hep oradaydı.

Ama biz o sevgiyi ne kadar geç fark ettik…

Ve ne kadar az dile dökebildik.

 

İnsan, en çok da affedilmek ister büyüdükçe.

Ona layık bir evlat olabildik mi, bilmiyorum.

Ama bildiğim tek şey şu:

Sadece onun değil, içimizde yarım kalmış sevgilerin de bayramı olsun istiyoruz artık.

 

Zamanla hepimiz bir yerlere savrulduk.

Kimimiz şehre, kimimiz gurbetin sessizliğine…

Ama savrulan yalnızca biz değildik.

Bu ülkede nice aile dağıldı, nice sofra eksildi.

Kimi geçim derdiyle yola düştü, kimi savaşla, kimi yalnızlıkla eksildi hayattan.

 

Artık ne bir sofrada toplanmak kolay,

Ne de göz göze gelmek mümkün.

Bayramlar sadece bir ailenin değil, bir ülkenin ortak eksikliği artık.

Kutlama niyetiyle uyanılsa da çoğu zaman,

İçten içe herkes biraz da anmak için uyanıyor.

 

Ve fark ettik ki yalnız biz değiliz böyle hisseden.

Bu ülkede bayramlar artık birçok evde sessiz geçiyor.

Bazı evlerde babalar erken gitti,

Bazılarında ise anneler, babalar oğullarını toprağa verdi.

Hayatın sırası bozuldu.

Acılar konuşulmadan içimize gömüldü.

 

Oysa bayramlar, sırayla akan bir hayatın;

Bir aradalığın, yüz yüze durabilmenin, gönül rahatlığıyla sarılabilmenin zamanıydı.

Ne yazık ki şimdi sessizlik hâkim çoğu sofrada.

Kutlanamayan değil, artık hatırlanmakla yetinilen bayramlar yaşıyoruz.

 

Ama hâlâ gecikmemiş bir dilek var içimizde:

Bayramlar yeniden bayram olsun.

Ne anmaya, ne susmaya mahkûm…

Paylaşmaya, kavuşmaya, insanca yaşamaya alan açan bayramlar…

 

Çünkü bayram, yalnızca geçmişin yasını değil;

Geleceğin hakkını da taşımalıdır.

Eksilmeyen sofralarda,

Yarım kalmamış hayatlarda yaşanacak bayramların umuduyla…

 

İyi bayramlar.


 

  • kutay haziran ayı