İstanbul'dan kalkan uçağımız, Kızıldeniz’in en güzel beldelerinden biri olan ve dünya çapında tanınan Sharm el Sheikh'e hareket ediyor. Burası tamamen yabancı turistlere göre tasarlanmış otellerle dolu. Eskiden bölgeye Mısırlılar alınmazdı, yalnızca çalışanlar girebilirdi. Şimdi bu kural biraz gevşemiş olsa da, burada suç işleyen bir Mısırlı bir daha bu bölgeye alınmıyor.
Sharm’daki panoramik turda Eski Şehir, Al Sahaba Camii, Barış Anıtı, Mustafa Camii gibi yerleri ziyaret ettik. Önceki gelişimde cami içinde uyuyan insanları ve yerlerde duran Kur’an-ı Kerim’leri görünce şaşırmıştım.
Mısır’da deniz, karadan daha ilginç ve daha temiz. Cam dipli tekneyle yaptığımız turda, su altı yaşamını ve dünyanın en büyük mercan resiflerini görme şansı bulduk. Katıldığımız ekstra turlarda ise Dahab, lagünler, çöl, kanyon gibi etkileyici doğa harikalarını gezdik. Çölde yapılan motosafari oldukça ilginç bir deneyimdi.
Mısır hâlâ bir polis devleti. Her yerde polis görmek mümkün. Tur otobüsümüzde bile her gün farklı bir polis memuru bulunuyordu. Siyah takım elbiseli ve bellerinde yarı otomatik silah taşıyan bu polisler oldukça dikkat çekiciydi.
İkinci durağımız başkent Kahire oldu. Afrika kıtasının en önemli politik ve kültürel merkezlerinden biri olan şehir, binlerce yıllık tarihin izlerini taşıyor. Sharm ile Kahire arası 500 km.
Kahire; İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik dinlerinin dünyaya yayılmasında önemli bir merkez. Bu gezimizde hem bu dinlerin tarihine hem de Mısır’ın kültürel mirasına yoğunlaştık. Muhammed Ali Camii ve Kale, Amr ibn al-As Camii, Ben Azhar Sinagogu, Asılı Kilise, Abu Serga Kilisesi, St. George Kilisesi, Sultan Hasan Camii ve Türbesi, Medeniyet Müzesi gibi yapıları gezdik. 2021’de açılan bu müze, sahip olduğu koleksiyonla dünyanın en önemli müzeleri arasında yer alıyor.
Kahire’de piramitler olmazsa olmaz. Hâlâ aynı ihtişamlarıyla ziyaretçilerini bekliyorlar. Bazı piramitlerin içine girilebiliyor. Dar bir tünelden eğilerek mezar odasına ulaşabiliyorsunuz. Ortada boş bir lahit var, havasız ortam fazla etkileyici olmasa da, tarihi anlamı büyük. Bilindiği gibi piramitler kral ve yakınlarının mezar yerleri. Diriliş inancına sahip olduklarından, sevdikleri eşyalarla gömülmek istemişler. Defineciler de zaten bu eşyaların peşinde.
Mısır bir tarih ülkesi. Binlerce arkeolojik kazı yapılmış ve pek çok eser Batılı ülkelerin müzelerine kaçırılmış. Ancak Mısır’da kalan eserler de oldukça fazla. Yeni müzeler açılmaya devam ediyor. Elbette Sfenks de görülmesi gereken önemli yapılar arasında.
Nil Nehri, Afrika’ya hayat veren en önemli kaynaklardan biri. Ne yazık ki oldukça kirli. Bu suyu kullananların ve içine girenlerin yaşamları kısa olabiliyor. Mısır’da su, deniz ve nehirden arıtılarak elde ediliyor. Topraklarının yalnızca %10’u tarıma elverişli olsa da, bu alanlar oldukça verimli ve bol ürün alınabiliyor.
Nil Nehri’nde yapılan akşam yemeği turu, müzik ve dansöz eşliğinde güzel bir deneyim sunuyor.
Mısır'ın en eski başkenti olan Memphis'te, halkın defnedildiği Sakkara Vadisi’ne (Ölüler Vadisi) gidiyoruz. Uzaktan bakıldığında, tek katlı evleri andıran bu mezarlık alanı gecekondu mahallelerini hatırlatıyor. Hatta bazı fakir aileler bu mezar evlerde yaşamlarını sürdürüyor.
Burada, M.Ö. 27. yüzyılda hüküm süren 3. Firavun hanedanlığına ait olan Kral Zoser Piramidi’ni görüyoruz. Bu yapı, Mısır tarihinde taş bloklardan yapılan ilk ve en büyük piramitlerden biri olarak biliniyor.
Mısır’ın turistik şehirlerinden biri olan Hurghada, Kahire’ye göre çok daha temiz ve düzenli. Deniz kenarında, bol tuzlu ve mercanlı sularında yüzmek oldukça keyifli. Giftun Adası ve ulusal parka yapılan tekne turları da oldukça ilgi çekici.
Mısır’da görülmesi gereken bir diğer yer Luksor. Burada Karnak Tapınağı, Krallar Vadisi, Hatşepsut Tapınağı, Memnon Anıtları ve Nil Deltası gibi dünya mirası olan tarihi ve doğal zenginlikler var. Özellikle dev heykeller ve dikilitaşlar hayranlık uyandırıyor.
Sokak alışverişi oldukça karmaşık. Satıcılar çok ısrarcı ve fiyatlar tutarsız. 10 dolarlık bir ürünü pazarlıkla 2 dolara alabiliyorsunuz. 1 Amerikan Doları yaklaşık 50 Mısır Lirası ediyor. Genelde Amerikan Doları her yerde geçiyor, yerel para almanıza gerek yok.
Rüşvetin adı burada "bahşiş" olmuş. Neredeyse herkes, hatta polisler bile bahşiş istiyor. Kimi zaman kendilerini acındırarak sizden para koparmaya çalışıyorlar.
20 yıl önce gittiğimde “Yavaş yavaş Hasan şaş” diyorlardı. Şimdi ise birileri öğretmiş olsa gerek “Yavaş yavaş Mansur Yavaş” diyorlar.
Mısır’da siyaset yok gibi. Uzun süredir darbelerle yönetilen bir ülke. Darbeyle gelenler göstermelik seçimlerle 10–20 yıl iktidarda kalabiliyor. Seçim kaybeden yok. Osmanlı döneminde valilik yapan Kavalalı Mehmet Ali Paşa, hâlen sevilen bir lider olarak anılıyor. Bir dönem Osmanlı’ya karşı savaşmış, İstanbul’a kadar yürümüş ancak İngiliz müdahalesiyle durdurulmuştu.
Mısır denince benim aklıma en saygın lider olarak El Nasır gelir. Sedat, bir bayram töreninde suikastla öldürülmüştü. Ardından Mübarek yıllarca iktidarda kaldı. Seçimlere katılım çok düşüktü; baskı ortamı nedeniyle sürekli aynı kişiler iktidarda kalıyordu.
Nüfusun yaklaşık %10’u Hristiyan, geri kalanı Müslüman. Ülke genel olarak fakir, en büyük gelir kalemi turizm. Sokaklarda arabayla giderken sık sık hız kesicilere rastlıyorsunuz. Işıklar az, trafik düzensiz. Temizlik yok, evler sıvasız ve boyasız.
2005 ile 2025 arasında fazla fark göremedik. Ancak görmeyenler için Mısır mutlaka görülmesi gereken bir ülke. Özellikle bahar aylarında gitmek daha uygun olacaktır.